WEP ARISI SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ



Join the forum, it's quick and easy

WEP ARISI SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ

WEP ARISI SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
WEP ARISI SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ

***Wep Arısı Arı Bir Sitedir. Wep Arısı Gerçek Düşünçeyi Yansıtan Sitedir***


    Osman Bey

    ZonGiSi
    ZonGiSi


    Mesaj Sayısı : 173
    Points : 63015
    Reputation : 3
    Kayıt tarihi : 11/12/12
    Yaş : 45

    Osman Bey  Empty Osman Bey

    Mesaj tarafından ZonGiSi C.tesi 01 Haz. 2013, 13:58

    Osman Bey

    Saltanatı: 1299-1326
    Babası: Ertuğrul Gazi - Annesi: Hayme Hatun
    Doğumu: 1258 Vefatı: 1326
    Osman Bey  Osman_gazi
    Oğuzların Kayı boyundan, Türkiye Selçuklularının uç beyi Ertuğrul
    Gâzi'nin oğlu olup, 1258 senesinde Söğüt'te doğdu. Küçük yaştan îtibâren
    İslâm ilimlerini öğrenen Osman Gâzi, ayrıca mükemmel bir askerî tâlim
    ve terbiye gördü. 1277'de Anadolu'nun İslâmlaştırılıp, Türkleşmesi
    faâliyetlerine katılan gönül sultanlarından ve ahîlerden biri olan Şeyh
    Edebâlî'nin kızı ile evlendi. Babası Ertuğrul Gâzi'nin 1281'de vefatı
    üzerine bey seçilip idâreyi ele aldı.

    Osman Bey, Kayıların başına geçince Söğüt'ü kendisine merkez yaparak
    Akçakoca, Gâzi Abdurrahman, Aykut Alp ve Konur Alp gibi beylerle
    Bizans'a karşı fetihlere girişti. 1285'te Kulaca Hisarı fethedildi.
    1288'de İnegöl ve Karacahisar tekfurlarının kuvvetlerini Ekizce'de
    bozguna uğrattı. Bu savaşta Osman Gâzi'nin kardeşi Saru Batu şehit oldu.


    Osmanlıların daha sonra Karacahisar, Taraklı ve Göynük'ü elde etmesi
    üzerine, bölge tekfurları ittifak ederek Osman Gâzi'yi bir düğün
    münasebetiyle öldürmek istediler. Dostu, Harmankaya hâkimi Köse Mihal'in
    (ki daha sonra İslâmiyet'i kabûl ederek Mihal Gâzi adını almıştır.)
    haber vermesi ile vaziyeti öğrenen Osman Gâzi süratle harekete geçerek
    Bilecik ve Yarhisar'ı zaptetti. Gelini ele geçirerek Nilüfer adını
    verip, oğlu Orhan Gâzi ile nikahladı.

    1299'da Türkiye Selçuklu sultanlığındaki iktidar boşluğundan faydalanan
    Osman Gâzi istiklâlini îlân etti. 1301'de Yenişehir'i alarak İznik ve
    Bursa'nın fethinin yolunu açtı. Bursa, Kite ve Atranos tekfurlarının
    kuvvetlerini Koyunhisar mevkiinde bozguna uğrattı. Bu zaferden sonra
    Kestel, Kite ve Ulubat kaleleri Osmanlıların eline geçti.

    1308'de İznik'in en mühim ileri karakolu olan Karahisar ele geçirildi.
    Böylece İznik-İzmit karayolu Türklerin hâkimiyetine girmiş oldu. artık
    başta Bursa olmak üzere İznik ve İzmit'in zabtını ilk hedef olarak
    görüyordu. 1314 yılında başlayan Bursa kuşatması, on seneden fazla
    sürdü. 1324'de hastalanan Osman Bey, kumandayı oğlu Orhan'a devretti.

    Osman Gazi sâlih bir müslüman olup, İslam ahlâkının iyi ve güzel
    vasıflarına sahipti. Az sayıdaki aşiret kuvvetleriyle Bizans ordusunu ve
    tekfurlarını üst üste mağlup edip zaferler kazanarak dünyanın en uzun
    ömürlü hânedânını ve en büyük devletlerinden birini kurdu. Bir taraftan
    fetihlere devam ederken, diğer taraftan devlet teşkîlâtının
    müesseselerini mükemmel bir şekilde kurmaya ve sistemleştirmeye çalıştı.
    Ömrü, Rum kâfirleri ile savaşmakla ve İslâmiyet'i yaymakla geçti. Vefat
    edeceği zaman, oğlu Orhan Bey'e gönderdiği vasiyetnâmesi, İslâmiyet'e
    olan sevgi ve saygısını ve Türk milletinin rahat ve huzurunu düşündüğünü
    ve insan haklarına da gönülden bağlılığını açıkça bildirmektedir.


    Osman Gâzi'nin, Oğlu Orhan Gâzi'ye Nasihatı

    "Oğul! Din işlerini her şeyden evvel ele alıp, yürütmek gayret ve
    esasını daima göz önünde bulundur ve bu esası sakın gevşekliğe uğratma.
    Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin
    kuvvetlenmesine sebep olur.

    Din gayretine sahip olmayan, sefahate düşkün olan, tecrübe edilmemiş
    kimselere devlet işlerini verme! Zira, yaratanından korkmayan bir kimse,
    yarattıklarından da çekinmez.

    Zulümden ve hangisi olursa olsun bid'atten, yani İslâmiyet'e aykırı
    şeylerden son derece uzak dur! Seni zulüm ve bid'ate teşvik edip
    sürükleyenleri, devletinden uzaklaştır ki, bunlar seni yıkılışa
    sürüklemesinler.

    Allahü teâlânın rızası için, devlet hizmetinde ömrünü tüketen devlet
    adamlarını daima gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra, aile
    efradını koru, ihtiyacı olanların da ihtiyacını karşıla, tebeandan hiç
    kimsenin malına mülküne dokunma. Hak sahiplerine hakkını ver, layık
    olanlara ihsan ve ikramlarda bulun ve ailelerini de gözet. Özellikle,
    devletin ruhu mesabesinde olan ve en büyük dayanağı bulunan asker
    taifesini güzelce idare edip rahatlarını temin eyle.

    Devletin bedeninde kuvvet mesabesinde olan hakiki alimleri ve fazilet
    sahiplerini, edip ve yazarlarını, sanat erbabını gözetip koru. Onlara
    hürmet, ihsan ve ikramda bulun. Bir ülkede, olgun bir alimin, bir
    arifin, bir velinin bulunduğunu duyarsan, uygun ve layık bir usul ve
    ifade ile onu memlekete getirt. Onlara her türlü imkanı tanıyarak ülkene
    yerleştir ki, hükümetin süresince alim ve arifler, bilginler
    memleketinde çoğalsın. Din ve devlet işleri nizama oturup ilerlesin.

    Sakın, orduya ve zenginliğe mağrur olma. Hakiki alim ve ariflere,
    bilginlere hürmet edip, sarayında onlara yer ver. Benim halimden ibret
    al ki, zayıf, güçsüz bir karınca misali, hiç layık olmadığım halde
    buraya geldim ve Allahü tealanın nice ihsanlarına ve inayetlerine
    kavuştum. Sen de benim uyduğum ve uyguladığım nizamı uygula. Muhammed
    aleyhisselâmın dinini, bu yüce dinin mensuplarını ve itaat eden diğer
    tebeanı himaye eyle! Allahü teâlânın hakkını ve kullarının hakkını
    gözet. Dinimizin tayin ettiği beytülmaldeki gelirin ile kanaat eyle!
    Devletin zaruri ihtiyaçları dışında sarfiyatta bulunmaktan son derece
    sakın! Senden sonra geleceklere de aynı nasihatlerde bulun ve iyice
    tembih eyle. Daima adalet ve insaf üzerine bulun. Zulme meydan verme.
    Herhangi bir işe başlayacağın zaman Allahü teâlânın yardımına sığın!
    Tebeanı, düşmanların ve zalimlerin saldırılarından koru. Haksız olarak
    hiç kimseye muamelede bulunma. Daima halkını hoşnut edecek şeyleri
    arayıp, yapılmasını sağla. Onların gönüllerini kazanmayı, bunun devamını
    ve artmasını büyük nimet bil! Tebeanın sana olan güveninin
    sarsılmamasına son derece dikkat eyle!"


    Osman Bey'in Rüyası

    Bizans'ın hakimiyetindeki batı Anadolu sihat diyarı olduğundan, bölgede
    gaza niyetiyle pek çok kumandan, mücahit derviş ve herbiri gönül sultanı
    şeyh ve alim bulunuyordu. Osman Gazi, Anadolu'nun İslamlaştırılıp,
    Türkleşmesi faaliyetine katılan bu gönül sultanlarından ve ahilerden
    biri olan Karamanlı Şeyh Edebali'nin sohbetlerini hiç kaçırmamaya gayret
    ederdi. 1277 senesinde, Edebali hazretlerinin dergahında misafir olduğu
    bir gün acaip bir rüya gördü. Rüyasında, hocası Edebali'nin koynundan
    bir ayın çıkıp, kendi koynuna girdiğini, arkasından da kendi göbeğinden
    bir çınar ağacının bitip, alemi tuttuğunu, gölgesinde nice dağların
    bulunup, nehirlerin aktığını, bir çok insanların kaynaştığını, kimisinin
    bahçe ve tarla sulayıp, kimisinin çeşmeler akıttığını gördü. Gördüğü
    rüyayı ertesi gün hocasına anlattı. Şeyh Edebali O'na; "Müjde ey Osman!
    Hak teala sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının
    himayesinde olacak, kızım Mal Hatun da sana eş olacak." deyip rüyasını
    tabir etti. On dokuz yaşında iken Şeyh Edebali'nin kızı Mal Hatun ile
    evlendi. Bu izivaçtan Orhan Gazi doğdu. Orhan Gazi'nin doğduğu sırada,
    Ertuğrul Gazi de vefat etti (1281). Bazı kaynaklarda Edebali'nin kızının
    adı Bala Hatun olarak geçmekte ve Mal Hatun'un Ömer Bey'in kızı olduğu
    yazılmaktadır.

    Kaynak: Internet Alıntı...

      Forum Saati Paz 19 Mayıs 2024, 17:52